Hayatın en güzel yanlarından biri, zamanı geriye alarak yaşadığımız anların değerini bilmek ve sağlıklı bir şekilde uzun yaşamak. Şimdi ise karşımıza çıkan iki unutulmaz örnek, bu konuda dikkate değer açıklamalarda bulundu. 100 yaşına basan iki kadın, uzun yaşamın sırrını paylaştılar ve herkesin bildiği geleneksel kalıpları ters yüz ettiler. Çoğunluğun uzun yaşam için birincil unsurlar arasında gördüğü diyet ve egzersiz, onların hikayesinde çok da öncelikli değil. Peki, bu kadınlar hangi alışkanlıklarıyla uzun ve sağlıklı bir yaşam sürüyorlar? İşte onların sırları...
Centenarianlar olarak bilinen 100 yaşındaki insanlar, sıradan hayatın ötesinde, deneyim ve bilgelik dolu bir yaşamı temsil ederler. Bu iki kadın, bu yüzyılımızda hala dimdik ayakta durmanın sırlarını anlatıyorlar. Lillian ve Josephine, birbirlerinden farklı geçmişlere sahip olsalar da, benzer yaşam felsefeleri ile dikkat çekiyorlar. Lillian, büyüdüğü dönem boyunca aile bağlarının önemine vurgu yapıyor. Ailesinin ona sağladığı sevgi dolu ortamın, yaşamının her döneminde ona rehberlik ettiğini söylüyor. Ayrıca, sevdikleriyle geçirilen zamanın hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar değerli olduğunu belirtiyor.
Josephine ise aynı şekilde sosyal bağlantıların önemine dikkat çekiyor ama onu ayrı kılan bir başka unsur daha var: Gülümseme! Hayatına her gün pozitif bir yaklaşım sergileyen Josephine, kahkahaların ve geri bildirimlerin yaşam enerjisi üzerindeki olumlu etkisini vurguluyor. "Her gün yüzünüzde bir gülümseme ile başlamak, yaşama sevincini artırıyor," diyor. Bu bakış açısı, uzun yaşamın anahtarı olarak görülüyor. Sonuçta, mutlu insanlar genellikle daha uzun yaşarlar.
Bu iki kadının yaşamları, alışkanlıkların cinsine dair de pek çok ipucu taşıyor. Diğer bireylerin düştüğü “sağlıklı yaşam” tuzakları yerine, Lillian ve Josephine; basit, doğal ve sınırlı bir yaşam sürmeyi tercih ediyorlar. Fast food ve aşırı işlenmiş gıdalar onların hayatında yer almıyor. Ama burada ilginç olan, onların sıkı bir diyet uygulamalarının olması değil, aksine sağlıklı ama farklı besin grubuna önem vermeleri. Yerel pazarlardan taze sebze ve meyve almak, onları hem fiziksel hem de zihinsel olarak canlı tutuyor. Fakat bu iki kadın, kesinlikle ne yiyip ne yemeyeceklerine dair sınırlamalar koymaktan kaçınıyorlar. Temel prensip, her şeyin ölçülü bir şekilde yapılması.
Üstelik, bu iki kadın, uzun yürüyüşlerin veya yoğun egzersizlerin zorluğundan kaçınıyorlar. Josephine, basit ama etkili bir yöntem uyguluyor: kendi tempolarında yürümek ve keyfini çıkarmak. Gözlemlerine göre, insanın o anın tadını çıkarması, sağlığını olumlu yönde etkiliyor. Anlık zevklerin peşinden koşmak, dolayısıyla fiziksel aktiviteyi de daha keyifli hale getiriyor. Ayrıca, günlük hayatta yaptıkları basit işler bile, onların yeterince hareket etmesine katkı sağlıyor.
Yardımlaşmanın ve toplumsal bağlantının önemi, Lillian ve Josephine’in uzun yaşam sırlarının bir diğer parçasıdır. Her iki kadın da, birlikte vakit geçirmenin, sosyal yaşamı desteklemenin ve topluluk içinde yer almanın sağlığı olumlu yönde etkilediğini vurguluyorlar. Birlikte oyun oynamak ya da sohbet etmek, fiziksel zindelikten çok daha önemlidir. Sosyal etkileşim, yaşlı bireylerin psikolojik ve duygusal sağlıklarını büyük ölçüde destekliyor.
Sonuç olarak, diyet ve egzersiz kalıplarından uzak duran bu iki kadın, yaşamlarındaki en önemli şeyin mutluluk, sevgi ve sosyal bağlar olduğunu bize hatırlatıyor. 100 yaşına gelmelerine rağmen, hayat dolu ve neşeliler. Onların hayat felsefesi, sağlık ve mutluluk için alışkanlıkların dönüştürülebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla siz de bu kadınlardan ilham alarak, her güne gülümsemeyle başlayabilir ve yaşamınızdaki güzel anların tadını çıkartarak daha sağlıklı ve uzun bir hayat sürebilirsiniz.